27 Şubat 2009 Cuma

"Ne Kırlangıç Türküsüydü O!"


"Ne varki birkaç ay sonra bir kadının suskunluğunun ne kadar anlamlı olduğunu ve dağınık bir konuşmanın ne düşünceler gizleyebileceğini anladım. Önce koltuğumda rahat oturmaya çalıştım, sonra kendimi kontesin büyülü sesine bırakarak durumumun üstünlüklerinin keyfini çıkardım. Ruhunun soluğu tıpkı bir flütün anahtarları altında bölünen ses gibi hecelerin kıvrımlarında yayılıyordu. Kulakta dalgalanarak son buluyor, kan akışını hızlandırıyordu. "İ" ile biten sözcükleri söyleyişi bir kuşun ötüşüne benziyordu. "Ş" sesini okşar gibi söylüyordu. "T"leri ise yüreğinin zorbalığını belli eden bir biçimde söylüyordu. Böylece farkında olmadan sözcüklerin anlamını genişletiyor, ruhu insanüstü bir dünyaya sürüklüyordu. Kaç kez hemen bitirebileceğim bir tartışmayı uzattım! Kaç kez insan sesinin bu konserlerini dinlemek için, dudağından ruhuyla dolu havayı içime çekebilmek için, konuşulan bu ışığı, kontesi göğsüme bastırır gibi coşkuyla kucaklamak için, haksız yere azarlattırdım kendimi! Gülebildiği zaman ne kırlangıç türküsüydü o! Kederlerinden söz etmeye başlayınca da nasıl eşlerini çağıran kuğunun sesini andırırdı sesi! Kontesin dikkatsizliğinden yararlanarak kendisini inceledim. Bakışım güzel konuşmacının üzerinde kayarak bayram ediyor, belini sıkıyor, ayaklarını öpüyor ve saçının kıvrımlarıyla oynuyordu. Bununla birlikte yaşamlarında gerçek bir tutkunun sınırsız sevinçlerini duymuş olanların anlayacakları bir korkunun pençesinde kıvranmaktaydım."

Honore de Balzac, Vadideki Zambak, Oğlak Yayınları, 2000, s.37

Hiç yorum yok: