4 Şubat 2009 Çarşamba

Gül Kokusu


“Tuhaf bir düşten sıçrayarak uyandım. Düşümde sonsuz bir yalnızlık içindeydim. Hiç durmadan yürüyordum. Önceleri çevremdeki mutlak sessizlikten hoşnuttum. Şarkı bile söyledim. Avaz avaz bağırdım. Dedim ya, önceleri hoşnuttum.

Hiç durmadan yürüyordum. Issızlık öylesine yoğun ve çevremde her şey öylesine ölüydü ki, çok geçmeden kendi sesimden ürkmeye başladım, sesimi kıstım, kendi adımlarımdan ürkmeye başladım, durdum, öylesine, ıssızlığın ortasında durdum.

Çevremde hiçbir şey yaşamıyordu. Mevsimler yoktu. Ağaçlar çiçek açmıyordu, kimse kimseye seslenmiyordu, her şey ölüydü. Usul usul yaklaşan ölümün ayak sesleriydi. Sakin ve kararlıydı, neredeyse sevimli bir gülümsemeyle elini uzatıyordu, çevremdeki ıssızlığı yok eden tek şey ölümün soğuk ve güvenli gülümsemesiydi, başarmıştı. Her şeye, her yere kendi ıssızlığını yaymıştı, elini uzatıyordu işte tam o sırada sıçrayarak uyandım. Titriyordum. Yataktan kalkıp bu tuhaf düşün etkisinden kurtulmak için kitaplarımın, plaklarımın, daktilomun sıcaklığına sığınmak istedim.

Olmuyordu, ne güzelim türküler, ne kitaplar, ne şiirler az önceki düşün yarattığı ıssızlık duygusunu yokedemiyordu, ne tuhaf bir düştü bu, sürüp gidiyordu, müziğe, sıcak çaya, sigaranın baştan çıkarıcı tadına rağmen sürüp gidiyordu, neredeyse gerçekti. Yeniden korktum, usulca bir koltuğa kıvrıldım, gözlerimi yumdum, bekledim.”

Işıl Özgentürk, “derdim yeter sakin ol…”, Say Yayınları, 1987, s. 7-8

Hiç yorum yok: