31 Mayıs 2010 Pazartesi

"İnsan Çok Yalnızken..."


“Kalbinin sesi gırtlağında şişerek büyüdü. Her adımda ayaklarını betondan tek tek söke söke merdivenleri indi. Henüz bu şehirde onun dilini konuşan kimseyi tanımıyordu.


‘Sakın,’ dedi kendine, ‘korkma.’ Bir hafta önceydi, anlamıştı. İnsan çok yalnızken, bir tane daha kendinden doğuruyordu içinde, ‘Korkma,’ desin diye:


“Manila’dan buraya kadar gelebildiğine göre, bir Pazar gününü de yalnız geçirmeyi becerebilirsin… Becerebilirsin.”


Ece Temelkuran, Muz Sesleri, Everest Yayınları, 2010, s. 8

28 Mayıs 2010 Cuma

27 Mayıs 2010 Perşembe

25 Mayıs 2010 Salı

24 Mayıs 2010 Pazartesi

21 Mayıs 2010 Cuma

Gerçekten Beni Duyuyor Musun?

Sadece Kitabın Adı Haftası

Leyla Navaro, Gerçekten Beni Duyuyor Musun?/Sevdiklerinizi Gerçekten Duyun, Kendinizi Daha İçtenlikle Duyurun, Remzi Kitabevi, 2006

20 Mayıs 2010 Perşembe

19 Mayıs 2010 Çarşamba

14 Mayıs 2010 Cuma

39/40


Kırk Kural'ın Otuz Dokuzuncusu

Otuz Dokuzuncu Kural: “Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz, her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz.


Ölen her Sufi için Yeni bir Sufi daha doğar.”

Elif Şafak, Aşk, Doğan Kitap, 2009, s. 407

13 Mayıs 2010 Perşembe

38/40


Kırk Kural'ın Otuz Sekincisi

Otuz Sekizinci Kural:
“Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?’ diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.

Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.”

Elif Şafak, Aşk, Doğan Kitap, 2009, s. 400

12 Mayıs 2010 Çarşamba

37/40


Kırk Kural'ın Otuz Yedincisi

Otuz Yedinci Kural:
“Tanrı kılı kırk yararak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır, bir de ölmek zamanı.”

Elif Şafak, Aşk, Doğan Kitap, 2009, s. 397

11 Mayıs 2010 Salı

36/40


Kırk Kural'ın Otuz Altıncısı

Otuz Altıncı Kural
: “Hileden, desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, zarar vermek istiyorsa, Tanrı da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer.


O’nun bilgisi dışında yaprak bile kımıldamaz. Sen sadece buna inan!”


Elif Şafak, Aşk, Doğan Kitap, 2009, s. 394


10 Mayıs 2010 Pazartesi

35/40


Kırk Kural'ın Otuz Beşincisi

Otuz Beşinci Kural

:"Su Hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Tanrıya inanmayan kişi içindeki inananla. İnsan-ı Kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır. "

Elif Şafak, Aşk, Doğan Kitap, 2009, s. 374

7 Mayıs 2010 Cuma

"ne vakit bir yaşamak düşünsem"


Bütün Hafta Bir Şiir/Ben Sana Mecburum


"ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin…"


Atilla İlhan, Ben Sana Mecburum /Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi II/Ataol Behramoğlu, Sosyal Yayınları, 1987, s. 560

6 Mayıs 2010 Perşembe

"belki haziranda mavi benekli çocuksun"


Bütün Hafta Bir Şiir/Ben Sana Mecburum

"belki haziranda mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor
belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
kötü rüzgâr saçlarını götürüyor"

Atilla İlhan, Ben Sana Mecburum /Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi II/Ataol Behramoğlu, Sosyal Yayınları, 1987, s. 560

5 Mayıs 2010 Çarşamba

"fatih'te yoksul bir gramafon çalıyor"


Bütün Hafta Bir Şiir/Ben Sana Mecburum

"fatih'te yoksul bir gramafon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun"


Atilla İlhan, Ben Sana Mecburum /Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi II/Ataol Behramoğlu, Sosyal Yayınları, 1987, s. 560

4 Mayıs 2010 Salı

"sevmek kimi zaman rezilce kurkuludur"


Bütün Hafta Bir Şiir/Ben Sana Mecburum

"sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
birkaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu"

Atilla İlhan, Ben Sana Mecburum /Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi II/Ataol Behramoğlu, Sosyal Yayınları, 1987, s. 560

3 Mayıs 2010 Pazartesi

"ben sana mecburum bilemezsin"


Bütün Hafta Bir Şiir/Ben Sana Mecburum


"ben sana mecburum bilemezsin

adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum


ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski istanbul mudur?
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun..."


Atilla İlhan, Ben Sana Mecburum /Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi II/Ataol Behramoğlu, Sosyal Yayınları, 1987, s. 560

1 Mayıs 2010 Cumartesi


Yaşam

9.


“Yaşamın öyle noktalara gelecek ki,

eski çerçevesinden çıkıp dört bir yana açılan

yol ağızlarında duruyor olacak;

ama, göreceksin ki, bu yollar hiç de

yeni yerlere ulaşmıyor – hatta, hiçbir yere ulaşmıyor:

‘çıkmaz sokak’, hepsi…


Yaşamın ‘çıkmaz sokak’lara çıkmakla geçecek

-hem de, bunlardan değil çıkmak,

giremeyeceksin bile onlara!


Yaşamın çıkılamazlıklara girememekle geçecek.”


Oruç Aruoba, De Ki İşte, Metis Yayınları 2001, s. 47