5 Şubat 2009 Perşembe

"Eski Toprak"


“Apartmanın iki kapısı vardı. Bir konuklar, bir de hizmetçiler için, satıcılar için. Büyük kapının üzerindeki kabartmalı tunç levhada ‘Hayruş’ diye yazıyordu. Altında daha büyük, oyulmuş kara bir yazı ile ‘Hanımefendi’.

Çalındığında bülbül gibi şakıyan zilin yuvarlağı da, ‘Hayruş’ adının yazıldığı levha örneği kabartmalı, tunçtandı. Her hafta özenle parlatıldığı için zil ve ‘Hayruş Hanımefendi’ yazılı levha altın gibi ışıldar, göz alırdı. Apartmanın öbür katlarındaki hizmetçiler sık sık paylanırlardı bu yüzden: “Bak hanımefendinin kapısının temizliğine!”, “Bak ziline!”, “Bak paspasına!” diye.

Gerçekten de titizliğe varacak kadar temiz kadındı hanımefendi. İyi yürekli, insan düşkünüydü. Kocamışlığın bile dokunup bozamadığı soylu bir güzellik vardı onda. Ayazpaşa’dakiler, konak komşuları çok sevip sayarlardı. “Eski toprak, Osmanlı Hanımefendisi, yoksul anası, pırlanta gibi yüreği var…” böyle derlerdi oralarda arkasından. Oğulları ve kızı için, yakınlarının, “Bunlar kime benzemiş, kime çekmiş!” diye şaşırıp kalmaları belki bu yüzdendi.

Ölümü, birkaç yıldan beri yerleşmeye çabaladığı Bebek semtinde ve oturduğu apartmanda olay yarattı. Onun gibi varlığı ve sağlığı yerinde, kocamışlığından başka derdi olmayan bir hanımefendinin kendilerini yok etmeye kalkacağı kimsenin aklının ucundan geçmemişti.”

Peride Celal, Bir Hanımefendinin Ölümü, Can Yayınları, 1995, s.7

Hiç yorum yok: