25 Kasım 2010 Perşembe

19 Eylül 2010 Pazar

Böyle Bir Susmak...


“avazım çıktığı kadar susuyorum”

Yılmaz Erdoğan, Kayıp Kentin Yakışıklısı, Sel Yayıncılık 1999, s. 67

4 Eylül 2010 Cumartesi

"Sevgi Emekmiş"


3 Eylül 2010 niyetine…

Bütün Hafta Bir Şiir/Yaşayınca Anladım

“Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş…”

Can Yücel,
http://www.yazilar.net/y/398/yasayinca_anladim_can_yucel

2 Eylül 2010 Perşembe

"Sana Sevgim Şımarık Bir Çocukmuş"


Bütün Hafta Bir Şiir/Yaşayınca Anladım

“Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım…
Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,

Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım…
Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım…”

Can Yücel,
http://www.yazilar.net/y/398/yasayinca_anladim_can_yucel

1 Eylül 2010 Çarşamba

"Yalan Söylememek Değil, Gerçeği Gizlememekmiş Marifet"


Bütün Hafta Bir Şiir/Yaşayınca Anladım

"Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım…
''Sana ihtiyacım var, gel!'' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım…”


Can Yücel,
http://www.yazilar.net/y/398/yasayinca_anladim_can_yucel

31 Ağustos 2010 Salı

"Neden Hiç Ağlamadığını Anladım"


Bütün Hafta Bir Şiir/Yaşayınca Anladım


“Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım…
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım…
Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım…

Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım…
Fakat, hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım…”

Can Yücel, http://www.yazilar.net/y/398/yasayinca_anladim_can_yucel

30 Ağustos 2010 Pazartesi

"Herkesin Mutlu Olmak İçin Bir Yolu Varmış"


Bütün Hafta Bir Şiir/Yaşayınca Anladım

"Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım…
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil…
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım…"

Can Yücel, http://www.yazilar.net/y/398/yasayinca_anladim_can_yucel

27 Ağustos 2010 Cuma

Betimlemeler/5


“; yorgun ama talihlerine müteşekkir.”

Khaled Hosseini, Bin Muhteşem Güneş, Everest Yayınları, 2009, s. 176

26 Ağustos 2010 Perşembe

Betimlemeler/4


“Unutmanın kolay olacağı bir yere. “

Khaled Hosseini, Bin Muhteşem Güneş, Everest Yayınları, 2009, s. 175

25 Ağustos 2010 Çarşamba

24 Ağustos 2010 Salı

Betimlemeler/2



"...mahrem, evli bir tebessüm."

Khaled Hosseini, Bin Muhteşem Güneş, Everest Yayınları, 2009, s. 85

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Betimlemeler/1


“...yüreği göğsünde taklalar atıyordu...”

Khaled Hosseini, Bin Muhteşem Güneş, Everest Yayınları, 2009, s. 55

20 Ağustos 2010 Cuma

Cidden Olmuyorsa Zorlamayacaksın!


Olsun istersin…
Hatta olsun diye yapılması gerekenden daha da fazla üstelersin.
Aşktır ; değer verirsin, ödün verirsin, sevgiden de öte saygı gösterirsin, olmayacak kaç şey varsa bir araya bile getirirsin…
Bakarsın, ne anlattığını anlayabilmiş (?) ne de çözüm için bi’şeyler yapma gayretinde.
İştir; sabahlarsın, “olsun” diy......e ailenden çaldığın zamanı oraya verirsin…
Dosttur; hayatta kimseyi dinlemediğin kadar dinler, kendine ayırmadığın onca şeyi “O’na” ayırmaya çalışırsın…
Sonra olayın içinden kendini çıkartır şöyle karşıdan yaptıklarına bir bakarsın… Bakarsın ki her şey başladığın gibi!
Olmuyorsa, olmuyordur!

Gönlün rahat mı?
Elinden geleni yaptın mı?
Cidden olmuyorsa zorlamayacaksın…

CAN YÜCEL

http://www.facebook.com/pages/Edebiyat-kulubu/126663584867#!/photo.php?pid=4748867&id=126663584867&ref=fbx_album

19 Ağustos 2010 Perşembe

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Dedikodu Tüyleri


Sevgili arkadaşım Hale Karabekir’in, keyifle takip ettiğim ve bu keyfin yanı sıra, günlük hayatıma çok anlamlı katkıları olan bir blogu var; “Seyir Defterinden Notlar” Dün bloguna koyduğu yazıda, bir filmden “kıssadan hisse” denebilecek bir hikaye paylaşmış, izniyle ben de sizlerle paylaşıyorum. Bir kere daha teşekkürler Hale’cim güzel paylaşımların için…


"Film: Şüphe (Doubt)…

Yönetmen: John Patrick Shanley. Meryl Streep ve Philip Seymour Hoffman oynuyor.

Hikaye şöyle:

“Bir kadın bir arkadaşıyla aslında çok çok az tanıdığı bir kişi hakkında dedikodu yapmış. O gece bir rüya görmüş. Tam tepesinde bir el belirmiş ve bu kadını işaret etmiş. Bir anda müthiş bir suçluluk duygusuyla dolmuş içi.

Ertesi gün günah çıkarmak için kiliseye koşmuş. Yaşlı bir rahip varmış, ona her şeyi anlatmış ve sonra “Dedikodu yapmak günah mı?” diye sormuş, “Beni işaret eden o el Tanrı’nın eli miydi?”, “Özür dilemeli miyim?”, “Yanlış bir şey mi yaptım?”

Yaşlı rahip, “Evet” demiş, “Cahil kadın, bir kimsenin etrafta nasıl tanınacağını etkileyecek dayanaksız sözler söyledin. Utanmalısın”.

Kadın üzgün olduğunu söyleyip af dilemiş. Rahip, “O kadar çabuk değil, dur bakalım. Önce evine gitmeni istiyorum, eline bir yastık alıp, çatıya çıkmalısın. Bir bıçakla yastığı kesip, bana gelmelisin.”

Kadın biraz şaşkın, evine dönmüş. Yataktan bir yastık, çekmeceden bir bıçak almış, çatıya çıkmış. Yastığı kesmiş. Sonra rahibe gitmiş.

Rahip sormuş: “Tamam mı?”


Kadın: “Evet, yaptım” diye cevap vermiş.

“Ne gördün?”

“Tüyler…”

“Tüyler!” diye tekrarlamış rahip.

“Her yerde tüyler vardı.”

Yaşlı rahip, “Şimdi geri dönmeni ve rüzgarla uçuşan tüm tüyleri toplamanı istiyorum. Hepsini.”

“Ama bu imkansız. Nereye gittiklerini bilmiyorum. Rüzgar hepsini aldı götürdü.”

Rahip “İşte” demiş, “Dedikodu tam budur.”

Hale Karabekir, http://seyirdefterinden.blogspot.com/

17 Ağustos 2010 Salı

Düğüm


"Kopan bir ipe düğüm attığınızda ipin en sağlam yeri, o düğüm olur. Ama ipe her dokunuşunuzda canınızı acıtan yer o düğümdür..."

Hegel

http://www.facebook.com/home.php?sk=lf#!/pages/Edebiyat-kulubu/126663584867?ref=mf


16 Ağustos 2010 Pazartesi

yek beden


“bir ovayı kaplıyor omuz omuza

üç omuza bir baş

Bir başa üç omuz”

Şairini bulamadım maalesef!

Ali’ciğim bugün 5 yaş ipini göğüslüyor ve her gün dediğim gibi “iyi ki var!”

13 Ağustos 2010 Cuma

"hangi aşk..."


Bütün Hafta Bir Şiir/Ayaküstü Yaşanmış Ölümsüz Aşk Hikayeleri

“aşk mümkün olsa idi ahh, aşığı öldürmeden”

Murathan Mungan, Mırıldandıklarım, Metis Yayınları, 1992, s. 33

12 Ağustos 2010 Perşembe

"hangi aşk..."


Bütün Hafta Bir Şiir/Ayaküstü Yaşanmış Ölümsüz Aşk Hikayeleri

“hangi aşk mümkündür aşığı öldürmeden”

Murathan Mungan, Mırıldandıklarım, Metis Yayınları, 1992, s. 33

11 Ağustos 2010 Çarşamba

"Kime Vurulurum Ölesiye, Eve Dönmeden"


Bütün Hafta Bir Şiir/Ayaküstü Yaşanmış Ölümsüz Aşk Hikayeleri

“şimdi hemen kalksam buradan

hemen çıksam uzun sokakların birine

kiminle karşılaşabilirim

kime vurulurum ölesiye, eve dönmeden

geceme kuzguni bir cehennem gibi eklenen

bir ölümcül sevda hangi köşe başında keser yolumu”

Murathan Mungan, Mırıldandıklarım, Metis Yayınları, 1992, s. 33

10 Ağustos 2010 Salı

"Her Durakta Ölümsüz Bir Aşk Edineceğim"


Bütün Hafta Bir Şiir/Ayaküstü Yaşanmış Ölümsüz Aşk Hikayeleri

“her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim

bir bakıştan, bir duruştan

çağrışımın sonsuz hızından

unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda

belki de yaşanabilecek en uzun serüveni terk edeceğim

daha otobüsün ilk basamağında”

Murathan Mungan, Mırıldandıklarım, Metis Yayınları, 1992, s. 32

9 Ağustos 2010 Pazartesi

"Bildiğim Ancak Aşıkken Varolduğum"


Bütün Hafta Bir Şiir/Ayaküstü Yaşanmış Ölümsüz Aşk Hikayeleri

I.

“Bildiğim kendimi bildim bileli aşık olduğum

Bildiğim ancak aşıkken varolduğum

İşte bu yüzden, benim için aşık olmak:

Çoktandır hasretine katlandığım yokluğum”

Murathan Mungan, Mırıldandıklarım, Metis Yayınları, 1992, s. 31

6 Ağustos 2010 Cuma

Beyoğlu’ndan Dolmabahçe’ye Taşınan Bir Aralık Akşamı


Tek Satır Haftası

“Yaşananlara bir beden büyük geliyor artık hayat!”

Yılmaz Erdoğan, Kayıp Kentin Yakışıklısı, Sel Yayıncılık 1999, s. 70

5 Ağustos 2010 Perşembe

Susuştu Yüzün


Tek Satır Haftası

“avazım çıktığı kadar susuyorum”

Yılmaz Erdoğan, Kayıp Kentin Yakışıklısı, Sel Yayıncılık 1999, s. 67

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Alkol İkindisi


Tek Satır Haftası

“yalanı sevdasından büyük sen”

Yılmaz Erdoğan, Kayıp Kentin Yakışıklısı, Sel Yayıncılık 1999, s. 63

3 Ağustos 2010 Salı

Nisanlık Öldü Mü?


Tek Satır Haftası

“İlkbaharın günahı olmaz nasılsa!”

Yılmaz Erdoğan, Kayıp Kentin Yakışıklısı, Sel Yayıncılık 1999, s. 39

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Pastırma Yazı


Tek Satır Haftası

“aylak bir yaz geçiyor avuçlarımdan…”

Yılmaz Erdoğan, Kayıp Kentin Yakışıklısı, Sel Yayıncılık 1999, s. 19

30 Temmuz 2010 Cuma

"ben yeni bir güne başladım"


21.1.1990


“elbette unutacak onlar da

bir sende yaşayacağım

pis bir sırt ağrısı gibi, yapışkan

gözüne uyku girmeyecek

kolay kolay gülemeyeceksin


ben yeni bir güne başladım

sen, yazık, orada kaldın”


Metin Celal, Herkes Kendine Yabancı, Çizgi-Parantez Yayıncılık, 1999, s. 116



29 Temmuz 2010 Perşembe

"oysa bir seni bile bilemedim"


Bozuk Bir Saati Kurarcasına


" sessizliğim bilgeliğimden sanılırdı

aşkları ve insanları tanıyışımdan

bakardım dünyaya uzak gözlerle

eklemlenip deriyle ruhun değdiği yere


/oysa bir seni bile bilemedim /


boyun eğmek ve teslimiyet

işte hep aklımdan geçenler

tarifsiz anılarla

kabul et, katlan, kaybet "


Metin Celal, Herkes Kendine Yabancı, Çizgi-Parantez Yayıncılık , 1999, s. 60

28 Temmuz 2010 Çarşamba

"neydi zaten işimiz"



Gereksizliğimi Hissettiğimde

- kubilay’a


“bize de yasaklanmalıydı kehanet

hafızasız tarih, olmayan gelecek

neydi zaten işimiz

hayatta kalmaktan başka”


Metin Celal, Herkes Kendine Yabancı, Çizgi-Parantez Yayıncılık, 1999, s. 49




27 Temmuz 2010 Salı

"iyidir böylesine düşünülmek"


eski defter 3


STAYING ALIVE


" iyidir böylesine düşünülmek

sizi görünce insanların yol değiştirmeleri

dudak büküp , " boş ver " demeleri

yüreğiniz rahat etsin , bilindiniz

siz de insanların tarihine girdiniz "


Metin Celal , Herkes Kendine Yabancı, Çizgi-Parantez Yayıncılık, 1999, s. 14

26 Temmuz 2010 Pazartesi

"affedilir uzaklara gitmeniz"


eski defter 3


STAYING ALIVE


" affedilir uzaklara gitmeniz

uzaklardan bakmanız

kırılır sesiniz en duyulur yerinden

en bilinir gülüşünüz yıkar insanı

bakarsınız , gittiğiniz anlaşılır "


Metin Celal , Herkes Kendine Yabancı, Çizgi-Parantez Yayıncılık, 1999, s. 14

23 Temmuz 2010 Cuma

"Bir Hatırlama İhtimali Camdan Bir Kuşun Kırık Kanadı Gibi Geçti Göğsünden"


Unutmak/Hatırlamak


“Bu ses onun mu? Elerine baktı. Evet, onun. “Hadi Bey, bu eller senin. Şimdi hala burada ve merdivenleri gördüğün için müzenin ikinci katına tırmanıyorsun. Kimse senin burada olduğunu biliyor mu?” Bir hatırlama ihtimali camdan bir kuşun kırık kanadı gibi geçti göğsünden. Kuş eridi.”

Ece Temelkuran, Muz Sesleri, Everest Yayınları, 2010, s. 44

22 Temmuz 2010 Perşembe

"Herkesin Unuttuğu Bir Şeyi Mi Hatırlıyordu?"


Unutmak/Hatırlamak

“Zaman neredeydi? Ellerine baktı. “Şimdi” buradaydı, kırış kırış. Ama zaman nerede?

‘Ama duvarlar…’ ‘Yeşil Hat’ın üzerindeki müzenin duvarlarını vuran silah sesleri kulağındaydı. Ama kurşun delikleri nerede? Bunu yanlış hatırlıyor olamazdı. Müzenin delik deşik duvarları nerede? Yine bir şeyi unutmuştu. Herkesin unuttuğu bir şeyi mi hatırlıyordu? Yoksa herkesin hatırladığı bir şeyi mi unutmuştu? Kimse bu taş hafıza binasının delik deşik olduğunu hatırlamıyor mu?”


Ece Temelkuran , Muz Sesleri , Everest Yayınları , 2010, s. 44

21 Temmuz 2010 Çarşamba

"Bir Çizgiye İhtiyacı Vardı"


Unutmak/Hatırlamak

“Bir çizgiye ihtiyacı vardı. Şimdi ile önceyi bölen, bura ile orayı, eski ile yeniyi, hangisinin nerede başlayıp nerede bittiğini gösteren bir çizgi. Hatırlamak ve unutmak için bir hata ihtiyacı vardı. Çiğ beyazı utancı, loş ılıklıktan ayıran bir sınır.”

Ece Temelkuran, Muz Sesleri, Everest Yayınları, 2010, s. 43

20 Temmuz 2010 Salı

"Unutmak Ilık, Ağrılı Bir Loşluktu"


Unutmak/Hatırlamak


“Unutmak ılık, ağrılı bir loşluktu. Hatırlamak ise gölgeli uykuyu kesik kesik yanmaya başlayan çiğ beyaz floresan ışığıyla bölen berbat bir mola yeri.”


Ece Temelkuran, Muz Sesleri, Everest Yayınları, 2010, s. 42

19 Temmuz 2010 Pazartesi

"Şimdiki Zamanı Hatırlamak İçin Ellerine Bakıyor"


Unutmak/Hatırlamak


“Hadi Bey’in aklı iyice karışıyordu. Kırışıklıklarla kat kat ağırlaşıp düşmüş gözkapaklarını bir gayret aralayıp anlamaya çalışıyordu. Savaşın yeniden başladığını sanıyor, sonra ekrandaki memeleri görünce içi rahatlıyor, ne düşündüğünü unutuyor, yeniden bir kalaşnikof gördüğünde şimdiki zamanı hatırlamak için ellerine bakıyor, savaşın bittiğini hatırlayıp tuttuğu ihtiyar nefesini bıkkın veriyor, klipten gelen kalaşnikof sesleriyle kalbi yeniden atmaya başlıyordu.”


Ece Temelkuran, Muz Sesleri, Everest Yayınları, 2010, s. 41

16 Temmuz 2010 Cuma

"Yaşamın, Yüksek ve Derin Olacak"


Yaşam

16.

“Yaşarken, sürekli, düştüğünü göreceksin –

çeşitli yüksekliklerden çeşitli derinliklere…”

“O yükseklikler ne denli yüksek,

o derinlikler ne denli derin olmuşsa, olacaksa,

yaşamın da o denli yüksek, o denli derin olmuş

-olacak- demektir.

Yaşamın, yüksekliklerin ile derinliklerin arasında

gidip

gelecek.

Yaşamın,

yüksek ve derin

olacak.”

Oruç Aruoba, De Ki İşte, Metis Yayınları, 2001, s. 52-53

15 Temmuz 2010 Perşembe

"Yaşamın Yaşadıklarındır"

Yaşam

13.

“Yaşamını yaşamadan yaşayamazsın

- yaşamın, yaşanınca, yaşamındır.”

“Yaşamın, yaşadıklarındır

- yaşamaya ‘karar’ verdiklerin,

ya da yaşamak ‘istedik’lerin değil…”

Oruç Aruoba, De Ki İşte, Metis Yayınları, 2001, s. 49-50

14 Temmuz 2010 Çarşamba

"Girmek İstemediğin Durumlara..."


Yaşam

12.

“Yaşamında, hep kendini, girmek istemediğin

durumlara sokmak isteyeceksin – ve,

sokacaksın…”

Oruç Aruoba, De Ki İşte, Metis Yayınları, 2001, s. 49

13 Temmuz 2010 Salı

"Yön Bulma Çabasıyla Döne Döne"


Yaşam

11.

“Yaşamının büyük bir bölümü,

yaşamına yön verme çabalarınla geçecek

-öyle ki, gün gelecek, bakacaksın,

yaşamın, yön bulma çabasıyla döne döne,

yola hiç çıkamamış…”

Oruç Aruoba, De Ki İşte, Metis Yayınları, 2001, s. 48

12 Temmuz 2010 Pazartesi

"Sen En Son Çıkmazına Girdiğinde"


Yaşam

10.

“Yaşamın, sürekli gireceğin çıkmazlardan oluşacak;

hep girip, hep çıkacaksın çıkmazlara, çıkmazlardan:

son gireceğin çıkmaz da, hiç çıkamayacağın çıkmaz

olacak – sen en son çıkmazına girdiğinde,

yaşamın da ‘düze” çıkacak…”

Oruç Aruoba, De Ki İşte, Metis Yayınları, 2001, s. 47

9 Temmuz 2010 Cuma

Eskici


“Eskiden yeterdim kendime

Artardım bile
Şimdi ne yapsam nafile!
Ve
Kim demiş ‘can eskimez’ diye

Bu can tedirgin tende

Can da eskimiş

Ben de"


Bedri Rahmi Eyüboğlu

http://www.facebook.com/?sk=messages#!/pages/edebiyat-kulubu/126663584867

8 Temmuz 2010 Perşembe

"Ben Unuttuğun Gibiyim Hala"


“Sen gözlerimin önünde içindeki beni harcarken ben bir an bile seni unutmaya meyletmedim… Sen bildiğim gibi kalmadın ama… Ben unuttuğun gibiyim hala...”

Murathan Mungan, http://www.facebook.com/?sk=messages#!/pages/edebiyat-kulubu/126663584867