10 Mart 2009 Salı

"Eğer, Şayet, Lakin"


“Birbirinin aynıymış gibi üç kelime. Oysa değil işte, aynı değil ve aynı; taşıdıkları mutsuz ifade aynı.

Seni seviyorum, eğer beni terk etmezsen. Seni seviyorum, şayet beni aldatmazsan. Seni seviyorum, lakin işimi de seviyorum. İstediğin oyuncağı alacağım eğer tabağındaki yemeğini bitirirsen. Senin için o adamı arayıp iş isteyeceğim, şayet sen de bana kırmızı kazağını verirsen. Sana hayranım, lakin saç modelini sevmiyorum, değiştirmelisin.

Kim bilir kaç kez kuruluyor buna benzer cümleler gün boyunca. Kaç kez duyuyor ve kaç kez söylüyoruz. Nicedir uzak kaldık şartsız ve koşulsuz sevgi cümlelerinden.

Seni seviyorum. Sadece sen olduğun için. Gürültülü kahkahan, dağınıklığın, iştahın, sabah huysuzluğun, savrukluğun, küsmene rağmen. Seni seviyorum. Sen de beni sev diye değil. Seni çok seviyorum, o kadar çok seviyorum ki yanımda mutsuzsan eğer, benden uzakta mutlu ol, diyebilecek kadar. Ne varsa seninle ve senin sesinle, ne varsa elde kalan, paylaşarak. Eğer bir gün gitsen de, şayet beni benim seni sevdiğim gibi sevmesen de seviyorum. Lakin gitmeni hiç istemiyorum.”

İclal Aydın, Hayat Güzeldir, Epsilon Yayıncılık, 2001, s.173

Hiç yorum yok: