8 Nisan 2009 Çarşamba

"Tulumbacı Sendromu"


"Küçük Şeyler" Haftası Devam Ediyor

“İnsanlar bazen belirledikleri bir hedefe doğru ilerlerken, birden bire bu ana hedefle hiç ilişkisi olmayan yeni bir hedefe yönelirler. Planlı yapılmayan bu hedef saptırma davranışına, eski İstanbul’un tulumbacılarından esinlenerek “Tulumbacı Sendromu” adını vermek istiyorum. Hedef saptırma ile tulumbacıların ne ilişkisi var?

Tulumbacılar, sırtlarında tulumbaları, koşarak yangın söndürmeye giderlerdi. Ana amaçları yangın söndürmekti. Bazen bir ekip aynı yönde giden bir başka ekiple karşılaşırdı. Nezaket kuralları gereği arkadan gelen ekibin adımlarını yavaşlatıp öndeki ekibi geçmemesi gerekirdi. Ancak bazı ekipler öndekileri sollamaya çalışırlardı. Sollamak o zamanlar da tehlikeli bir olaydı ve o anda kıyamet kopardı.

Sollanan tulumbacı ekibi sandıkları yere koyup kuşaklarından saldırmalarını (bir tür bıçak) çekerlerdi. Tabii sollayan ekip de. Yol üzerinde ciddi bir kavga başlayabilir, tulumbacıların kanlar içinde yerlere serildikleri olurdu. Bu onur savaşından galip çıkan taraflar, yenilen tarafın tulumbasını kapıp mahallelerine geri dönerlerdi. Ganimet sayılabilecek bu tulumbalar, mahallenin güvenli yeri olan hamamda saklanırdı. Sandık kaptırmak yüz kızartıcı, kapmak ise onur verici bir olaydı. Çok iyi de, bu arada yangın ne oldu?

Evet, yangın ne oldu? Yangın unutuldu. Ana amaçları yangını söndürmek olan tulumbacılar, yol üzerinde aniden ortaya çıkıveren bir ikinci amacın peşine takılıp ana amacı unuttular. İşte bu davranışa, “Tulumbacı Davranışı” veya “Tulumbacı Sendromu” adını vermek istedim. Tulumbacıların davranışlarına benzer davranışları, sanırım bizler de günlük yaşamımızda zaman zaman sergiliyoruz. Bütün bu davranışlara aynı adı verebiliriz.

Tulumbacı Sendromu; kafalarındaki belirli hedefler için yola çıkan kişilerin, önlerine aniden çıkan yeni hedeflerden ötürü, tali yollara saparak ana hedeften uzaklaşmalarına denilir.”

Üstün Dökmen, küçük şeyler 2, Sistem Yayıncılık, 2006, s. 88-89

Hiç yorum yok: