14 Nisan 2009 Salı

"Ne Büyük Bir Haksızlıktı Bu!.."


“Grania Dunne’a aşık olsaydım hayatım ne kadar kolaylaşırdı” diye düşünüyordu Bill.

Grania yirmi üç yaşında olmalıydı, demek ki yaşları da uygundu. İyi bir aileden geliyordu, babası Mountainview’da öğretmendi, annesi Quentin’s Lokantası’nda kasiyerdi. Güzel bir kızdı, konuşmaktan zevk aldığı biriydi.”



“Aslında Grania başkalarıyla çıkmayı da denemişti, ama bu birliktelikler pek başarılı olmamıştı. Hep Tony’yi düşünüyor, gülünce göz kenarlarında oluşan karışıklıklar aklına geliyordu. Ne büyük bir haksızlıktı bu!.. İnsan neden bu denli uygunsuz birine aşık oluyordu?

Bill, Grania’nın anlattıklarının tümünü içtenlikle onaylıyordu. Kendisi de uygunsuz bir aşkın kurbanı değil miydi? O da en akla gelmeyecek birine, Lizzie Duffy’ye tutulmamış mıydı? Lizzie çok güzel, insanın başına dert açacak cinsten bir kızdı. Hayatı boyunca bütün yasaklara başkaldırmış, hep istediğini yapmış biriydi.

Lizzie de Bill’i seviyordu. Ya da seviyorum diyordu. Ya da sevdiği sanıyordu. “Hayatım boyunca bu kadar ciddi, bu kadar baykuş, bu kadar saygın ve bu kadar saçma birini tanımadım” diyordu. Lizzie Bill’i diğer erkek arkadaşlarıyla karşılaştırınca verdiği tüm sıfatlar yakışıyordu. Diğerleri olur olmaz her şeye gülen, iş bulmak veya bir işte devamlı çalışmak gibi sorunlara önem vermeyen, önceliği tatile gitmek veya eğlenmek olan kimselerdi. Lizzie’yi sevmek delilikten başka bir şey değildi aslında.

Bill ile Grania bir yandan kahve içiyorlar, bir yandan da “İnsan sadece kendine uygun olana aşık olsa hayat hem çok sıkıcı hem de ne kadar kolay olurdu” diyorlardı.”

Maeve Binchy, İtalyanca Aşk Başkadır, Doğan Kitap, 2002, s, 101-102

Hiç yorum yok: