23 Haziran 2009 Salı

"Git Oyna Diyorlar"

"Söyle bakayım Pierre. Benden memnun değil misin yoksa?"

"Memnunum babacığım. Ama resim yaparken pek gelmek istemiyorum sana. Daha önce bazen geldim…"

"Ee, hoşuna gitmeyen bir şey mi oldu?"

"Biliyor musun babacığım, seni görmek için atölyeye geldim mi, saçlarımı okşuyorsun hep, hiç konuşmuyorsun, gözlerindeki ifade de tamamen değişiyor. Hatta bazen kötü kötü bakıyorsun. Bir şey söylesem, gözlerinden anlıyorum ki beni hiç dinlemiyorsun, evet evet diyorsun sadece, konuştuklarıma hiç dikkat etmiyorsun. Ama ben de sana gelip bir şey anlattım mı, beni dinlemeni istiyorum işte. "

"Olsun, gel sen yine sevgili Pierre. Unutma hiç, kafam o sıra üzerinde çalıştığım işteyse, kendimi iyice o işe vermişsem, o işi en güzel nasıl yapıp çıkaracağımı iyice, ama iyice düşünmem gerekiyorsa, o zaman hemen işi bırakıp seni dinleyemem elbet. Ama bir daha gelirsen, deneyeceğim bakalım, senin istediğin gibi davranmaya çalışacağım."

"Evet, anlamıyor değilim. Benim de çokluk bir şey üzerinde düşünmem gerekiyor, derken bakıyorum biri bir şey söylüyor oradan, ben de ister istemez söyleneni yapmak zorunda kalıyorum. Hiç hoş değil doğrusu. Kimi vakit bütün gün asla yerimden kımıldamayayım, oturup düşüneyim istiyorum; ama bir de bakıyorum, git oyna diyorlar ya da ders çalışmamı söylüyorlar ya da bir başka şey yapmamı. Benim de kafam iyice kızıyor tabii."

Pierre, düşündüğü şeyi anlatabilmek için çaba harcamaktan yorgun düşmüş, önüne eğdi başını. Kolay değildi anlatmak, yine de çokluk pek anlamıyorlardı insanı.

Hermann Hesse, Rosshalde, Yapı Kredi Yayıncılık, 2009, s.

Hiç yorum yok: