24 Haziran 2009 Çarşamba

"En İyisi Oracığa Uzanıp Yatmak Ve Uyumak…"


“Beklenti ve güvensizlik arasında tedirgin, evden çıkarak ıhlamurlu bahçeye yöneldi, yeni bir şeylerin arayışı içinde, bir şeyler bulmaya çalışarak, bir macera peşinde. Midesinde bir tatsızlık vardı, daha öncesinde bildiği bir duyguydu bu, başında şimdiye kadar hiç bilmediği ölçüde bir yorgunluk ve ağırlık hissediyordu, kaçıp annesinin dizi dibine sığınsa ve ağlasa dünyalar kendisinin olacaktı. Ama bunu yapamazdı, o mağrur, o büyük ağabeyi vardı evde çünkü, zaten ağabeyi küçük bir çocuk olduğunu hep sezdirip duruyordu kendisine.

Bari annesinin aklına gelseydi de kendiliğinden bir şeyler yapsaydı, onu çağırıp birlikte bir oyun oynamalarını önerseydi, onu sevip okşasaydı. Ama annesi tabii yine Albert’le (ağabey) gitmişti. Pierre bugünün mutsuzlukla dolu olduğunu, bugünden fazla bir şey bekleyemeyeceğini seziyordu.”



“Kaşlarını çatarak gözlerini yerde gezdirdi, ayakkabılarının uçlarıyla çakılları eşeledi ve gri renkte sümüklü bir salyangozu ayağıyla hayli uzağa, ıslak otların içine fırlattı. Kendisiyle konuşmak isteyen hiçbir şey yoktu bugün, ne bir kuş, ne bir kelebek; hiçbir şey yüzüne gülmek, onu sevindirip neşelendirmek istemiyordu. Her şey susuyordu, her şeyde bir yavanlık, karamsarlık ve bayağılık vardı. Karşısına çıkan bir ağaççıktan açık kırmızı renkte küçük bir frenküzümü koparıp ağzına attı, soğuktu ve ekşiydi tadı. En iyisi oracığa uzanıp yatmak ve uyumak, diye geçirdi içinden, her şey eskisi gibi yeni, güzel ve eğlenceli bir görünüm kazanıncaya kadar uyumak. Buralarda böyle dolaşıp durarak kendi kendini yiyip bitirmenin ve nasıl olsa gerçekleşmeyecek umutlara kapılmanın anlamı yoktu.”

Hermann Hesse, Rosshalde, Yapı Kredi Yayıncılık, 2009, s. 95

Hiç yorum yok: